Creasoup

Farmaskop - İlaç ve Sağlık Profesyonellerinin Dergisi

21 Mayıs 2010, Cuma 13:14

Ulusal sağlık hesaplarına ilişkin veriler ve sağlık harcamaları

 

Değerli Farmaskop okuyucuları, geçen sayıda sağlık sektörü ile ilgili politikaları sağlıklı bir şekilde yapabilmek için verilerin doğru ve güvenilir olarak zamanında elde edilmesinin ne kadar önemli olduğu üzerinde durmuştum. Bu verilerin istenen etkiyi yaratacak şekilde kullanılmaları için ülkeye özgü olmaları gerektiğini de özellikle vurgulamıştım. Hepinizin bildiği gibi Türkiye Istatistik Kurumu 22 Şubat 2010’da sağlık harcama istatistiklerinin 2004-2007 sonuçlarını yayınladı (TÜIK, 2010). Yayımlanan dokümanda da belirtildiği üzere harcamaların hesaplamasında OECD ve EUROSTAT metodolojileri ile uyumlu bir yöntem benimsendi ve 2001-2003 yılları için daha önce yayınlanan istatistikler revize edildi, 2004 yılı yeniden hesaplandı, 2005-2007 yılları için ise ilk defa üretildi. Sonuçları incelemeye başlamadan önce, TÜIK tarafından yayımlanan verilerin Sağlık Hesapları Sistemi’nin önerdiği kapsamda olmadığını ifade etmekte yarar var. OECD Sağlık Hesapları Sistemi, sağlık harcamalarının hem finansman kurumu hem hizmet sunucuları hem de hizmet fonksiyonları alt ayrımlarında hesaplanmalarını gerektirirken şu ana kadar yayınlanan rakamlar, harcamaların bu ayrıntıda toplanmadığını ancak genel sonuçları yorumlayabilmeyi sağlayacak kapsamda hesaplandığını göstermektedir. Özellikle sağlık politikalarının değerlendirilmesinde sağlık hesaplarının bu ayrıntıda toplanması gerektiği herkes tarafından kabul edilmektedir.
 
TÜIK tarafından açıklanan rakamlara göre 2007 yılında Türkiye’nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nın % 6’sı sağlığa ayrılmıştır. Bu rakam, 1999 yılı için ise % 4,8 olarak gerçekleşmiştir. Kişi başına yapılan sağlık harcaması da 1999 ve 2007 yılları arasında önemli ölçüde artmıştır. Buna göre 1999 yılında kişi başına sağlık harcaması 78,7 TL’den (186 dolar) 724, 6 TL’ye (553 dolar) yükselmiştir. Bu artışın en önemli nedenleri arasında elbette sağlık hizmetlerine erişimde gerçekleşen gelişmeler çok büyük paya sahiptir. 1999 yılında 2.6’lar civarında olan yıllık kişi başına hekime başvuru sayısı bugün 7’ye ulaşmıştır.

Daha önceki birçok yazımda özellikle üzerinde durduğum gibi sağlık sistemi performansının en önemli belirleyicilerinden biri sistemin finansal risk koruma açısından ne kadar başarılı olduğudur. Finansal risk koruma en geniş kapsamıyla sağlık hizmetlerinin finansmanında ödeme gücü düşük ve sağlık riski yüksek bireylerin korunması olarak tanımlanabilir. Finansal risk korumayı sağlamanın en önemli göstergelerinden biri sağlık harcamaları içinde kamu harcamalarının payının artması özel harcamaların payının azalmasıdır. Özel sağlık harcamaları ister cepten yapılan ödemeler şeklinde olsun isterse de özel sağlık sigortası primleri şeklinde olsun risk koruma açısından en problemli sağlık finansman yöntemleridir. Bunun da temel nedeni, bu yollarla yapılan sağlık harcamalarının bireyin gelir durumu ve sağlık statüsü ile ilişkili olmamasıdır. Bu nedenle kamu sağlık harcamalarının toplam sağlık harcamaları içindeki payının artması pozitif bir gelişmedir. Türkiye’de toplam sağlık harcamalarının içinde kamu harcamalarının payının artan bir trend gösterdiği gözlenmektedir.

 

 

Kaynak: TÜİK (2010), Haber Bülteni, Sayı 29.

 

Cepten yapılan harcamaların toplam sağlık harcamaları içindeki payı ise aynı dönemde %29,1’den % 21,8’e düşmüştür. TÜİK’in 2001-2007 arasındaki dönemi kapsayan ulusal sağlık hesaplarına ilişkin veriler sadece yukarıda verilen kapsamda yayınlanmıştır. Bu harcamalara ilişkin daha ayrıntılı analizleri ve toplam sağlık harcamaları içinde ilaç harcamalarının yerini önümüzdeki sayılarda paylaşmaya devam edeceğim.

SİZ DE YORUM YAPIN