Creasoup

Farmaskop - İlaç ve Sağlık Profesyonellerinin Dergisi

3 Şubat 2009, Salı 16:57

Ülkemizde Sigara!

Kolomb, Amerika’yı keşiften döndükten sonra Sevilla ve Barselona’nın kalabalık caddelerinden bir tören havasında geçerken, beraberinde getirdiği tuhaf ve paha biçilmez pek çok şeyi, o ana kadar hiç tanınmayan bir ırkın kırmızı derili insanlarını, hiç görülmemiş hayvanları, çığlıklar atan rengarenk papağanları, hantal ve ağır yürüyen tapirleri ve kısa bir süre sonra Avrupa’yı kendilerine vatan edinecek olan bitkileri ve meyveleri, hint buğdayını, tütün ve Hindistan cevizini halka gösteriyordu”. Kristof Kolomb’un 15’inci yüzyılın sonunda Avrupa’ya tanıttığı ve denizcilerin kolayca alıştığı tütün tüm dünyaya hızla yayıldı ve “sanki kanayan Amerika toprakları, kutsal tütün bitkisi aracılığı ile ilkel sahiplerinin öcünü aldılar”. Gerçekten de, gelişmiş batı toplumlarında erkeklerde görülen kanserlerin yüzde 40-45’i, tüm nüfusta izlenen kanserlerin ise yüzde 30’u sigaraya bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Akciğer kanserine bağlı ölümlerin yüzde 80-90’ı, kronik akciğer hastalıklarına bağlı ölümlerin yüzde 75-90’ı ve koroner kalp hastalığına bağlı ölümlerin ise yüzde 25-30’u sigara ile ilişkilidir. 1990’lı yıllarda dünyada sigaraya bağlı bildirilen ölümlerin toplamı üç milyon/yıl olup bu sayının 2020 yılında on milyona ulaşacağı öngörülmektedir.

Ülkemizde durum ise dehşet vericidir. Yapılan çalışmalar, 15 yaş üstü erkeklerin yüzde 62.8, kadınların yüzde 24.3 ve tüm nüfusun ise yüzde 43.6’sının sigara kullandığını ortaya koymaktadır. Türk Kalp Çalışması sonuçları, bu oranın erkeklerde yüzde 53.3 ve kadınlarda ise yüzde 19.3 olduğunu göstermektedir (Mahley R ve ark. Turkish Heart Study, Journal of Lipid Research, volüm 36, sayı 4, 1995). İlginç olan; sigara içme oranlarının gerçekte sosyal bir model olma sorumluluğu taşıyan hekimler ve öğretmenler arasında çok yüksek olmasıdır. Erkek hekimlerin yüzde 54.9 ve bayan hekimlerin yüzde 39.5’i sigara içicisidir. Erkek öğretmenlerde sigara içme oranı yüzde 62.4, bayan öğretmenlerde ise yüzde 33.8 bulunmuştur. Oranların ülkemiz ortalamasının üzerinde olması ibret vericidir. PİAR’ın 1988 yılında yaptığı çalışmanın sonuçları da şaşırtıcıdır. Batı toplumlarının tersine, sigara içme sıklığı ülkemizde eğitim düzeyi ile paralel olarak artmaktadır. Okula gitmeyenlerde sigara içme oranı yüzde 26, ilkokul mezunlarında yüzde 47, ortaokul mezunlarında yüzde 52, lise mezunlarında yüzde 45 ve üniversite mezunlarında yüzde 59’dur. Yaşanan dehşet bununla da kalmıyor. Yine PİAR’ın 1988 yılında yaptığı çalışma sonuçları dikkate alındığında, ülkemizde sigaraya içicilerinin yüzde 20’si 11-14 yaşları arasında, tüm içicilerin ise yüzde 83’ü 21 yaşından küçük bir yaşta sigaraya başlamaktadır. İlköğretim sekizinci sınıf öğrencilerinde yapılan bölgesel bir çalışmada erkek öğrencilerin yüzde 11.5’i, kız öğrencilerin ise yüzde 1.9’unun sigara içiyor olduğu gösterilmiştir.

Ülkemizde kişi başına düşen sigara tüketimi, 1979 yılında 1837 adet/yıl (4.7 adet/gün) iken bu oran 1984 yılında 2696 adet/yıl (7.6 adet/gün) değerine yükselmiştir. Üzücü olan nokta; tüm dünyada sigara kullanım hızı belirgin biçimde azalırken ve sigaraya karşı büyük bir savaş verilirken ülkemizde hemen pek az şey yapılıyor olması ve tüm çabanın sadece gönüllü dernekler ve sivil toplum örgütleri aracılığı ile yürütülüyor olmasıdır.  
Ülkemizde içiciliğin yaygınlığı elbette ki sadece içen kişilere zarar vermemektedir. Eşi sigara içen kadınlarda kanser riskinin arttığı ve tüm akciğer kanserlerinin yüzde 20-30’unun çevresel sigara dumanından kaynaklandığı iddia edilmektedir. Aşırı sigara dumanı ile temasta olan kişilerin kalp damar hastalığına yakalanma riski yüzde 30-50 oranında artabilmektedir. ABD’de, istemsiz sigara içme sonucu her yıl 37 bini kalp hastalığı, 3700’ü akciğer kanseri ve 12 bini diğer nedenler olmak üzere yaklaşık 53 bin kişinin yaşamını kaybettiği kaydedilmektedir.

Unutulmamalıdır; sigara içen her iki kişiden biri sigaraya bağlı bir nedenden ölmektedir. Bu risk göze alınabilir bir risk değildir.

 


SİZ DE YORUM YAPIN