Creasoup

Farmaskop - İlaç ve Sağlık Profesyonellerinin Dergisi

4 Ocak 2010, Pazartesi 18:27

Yeni yıl ve sektör öngörüleri

 Değerli Farmaskop okuyucuları; Aralık ayı genellikle hepimizin geçtiğimiz yılda neler yaptığımız ya da yapmadığımız ile ilgili değerlendirmelerin gündeme geldiği bir ay. Eğer yılbaşında bir planlama yapmışsak ve yılsonunda değerlendirmelerimizi bu planlar çerçevesinde gözden geçiriyorsak ve eğer yapmayı planladıklarımızın önemli bir bölümünü yapabilmişsek ve yapamadıklarımız için de geçerli nedenlerimiz varsa o zaman o yılı başarılı ve verimli geçmiş yıllar arasında sayabiliriz. Bu köşede 2007 yılının ortalarından bu yana düzenli olarak yazıyorum ve bu alanın sınırlılıkları çerçevesinde elimden geldiği kadar hem sağlık ekonomisi ve farmakoekonomi ile ilgili genel bilgi niteliğindeki konulara hem de güncel konulara değinmeye çalışıyorum. Geçen yılın bir değerlendirmesini yaptığımda yazılarımın çok büyük bir bölümünün hizmet sınırlama, önceliklendirme, karar verme sürecinde ekonomik değerlendirme yöntemlerinin kullanılması ve sağlık harcamalarına ilişkin değerlendirmelerden oluştuğunu söylemek mümkün. Hem bu köşenin tasarımının hem de ilaç sektöründeki güncel konuların gereği olarak sağlıkta teknoloji değerlendirmesi ve bununla ilgili kavramlar hemen hemen her yazımda bir yönüyle ele alınmış durumda.

İlaç sektöründe geçtiğimiz yıl içerisinde yapılan düzenlemeler düşünüldüğünde bu konuların sıklıkla gündeme gelmesi elbette tesadüf değil. 2009, sektör açısından özellikle ilaçların fiyatlandırılması ile ilgili politikaların radikal bir şekilde değiştiği bir yıldı. Devletin sağlık harcamalarını kontrol altına alma konusu her gündeme geldiğinde ilk başvurduğu alan fiyatlandırma oldu. Eylül ayında yapılan değişiklik, hepinizin bildiği ve sonuçlarını acı bir şekilde yavaş yavaş yaşamaya başladığı gibi sektörün kısa ve uzun dönemli bütün planlarını değiştirecek boyutta oldu. Bu düzenlemelerin kısa, orta ve uzun vadede hem ilaç sektörü, hem sağlık sektörü, hem de toplum sağlığı açısından ne gibi sonuçlar doğuracağını zaman içinde görmek mümkün olacak. Ancak sektör çalışanlarının önemli bir bölümü, ilaç firmalarının küçülme politikaları nedeniyle işlerini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmış durumda. Belki de bu politikanın ilk ve en çarpıcı etkisi sektörün istihdam politikalarında yaptığı değişiklik oldu.

Daha önceki yazılarımda ele aldığım üzere sağlık hizmetlerinin en önemli ve çoğu zaman da en kolay ulaşılabilir unsurlarından olan ilaç ve ilacın fiyatlandırılması, ruhsatlandırılması ve geri ödemesi ile ilgili süreçlerde yaşanan değişim sadece Türkiye’ye özgü değil. Bütün dünyada benzer kaygılarla benzer düzenlemeler yapılmakta veya yapılması tartışılmakta. Bugün özellikle araştırmacı ilaç firmalarının örgüt yapılarını incelediğimizde, geçtiğimiz 10 yıldan çok farklı olarak “pazara erişim” ve “kurumsal ilişkiler” fonksiyonlarının hiyerarşinin üst düzeylerinde yer aldığını ve giderek önem kazandığını görmekteyiz. Artık hepimizin bildiği üzere, yeni bir ilacın geliştirilmesi ve pazarlanmasında en kritik aşama, bu ilacın bedelini ödeyecek kurumun bu ödemeyi yapmayı kabul etmesi. Aksi takdirde dünyanın en iyi satış ve pazarlama sistemlerine sahip olmanız durumunda bile o ilacın geliştirilmesi ile ilgili beklenen faydayı elde etmek mümkün değil. Bu nedenle firmalar artık farmakoekonomik analizleri nihai aşamada değil, ilacın gelişim sürecinde yapmaya çalışarak o ilacın geri ödeme açısından şansının ne olduğunu görmek istiyorlar.

Önümüzdeki yılın ilaç sektörü açısından ne göstereceğine ilişkin kehanette bulunmaya çalışırken özellikle geri ödeme üzerindeki baskının belki de artarak devam edeceğini söylemek mümkün. Bu baskının önemli nedenlerinden birisi de, aslında karar verme konumunda olanların kararlarını sadece ürünün fiyatına bakarak değerlendirme eğilimlerinden kaynaklanıyor. Maalesef bu kararların sadece fiyat göz önüne alınarak yapılması, yeni ilaçların sisteme girmesinin önündeki en önemli engel olarak karşımıza çıkıyor. Geri ödeme kararlarının alınması ve hatta hiç olmaması gerektiği halde ruhsat verme sürecinde ürünün fiyatı ve bütçe etkisi en önemli karar verme kriteri olarak görülüyor. Oysa fiyatın yanı sıra ilacın tedavi sürecinde kazandırdıklarının da göz önüne alınması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Belki de bu durum da üzerinde durulması gereken konu, bu sürecin nasıl daha objektif ve bilimsel kriterlere göre yapılabileceğini tartışmak ve sağlıkta teknoloji değerlendirmesinin diğer birçok ülkede de olduğu gibi kurumsallaşmasına destek olarak öncülük etmek. Orta ve uzun vadede bunun katkısı hem devlet, hem ilaç firmaları ama en çok da toplum açısından çok büyük olacaktır.

Yeni yılın tüm okuyucularımıza güzellikler getirmesi dileğiyle…


SİZ DE YORUM YAPIN