Creasoup

Farmaskop - İlaç ve Sağlık Profesyonellerinin Dergisi

17 Aralık 2008, Çarşamba 17:54

Beklenilenden hızlı büyüyoruz

Son beş yılda büyük bir gelişme kaydeden Türkiye ilaç pazarı, gelecekte ilk 10 büyük pazardan biri olmaya aday görülüyor. Gerek nitelikli işgücü gerekse sahip olduğu kapasite bağlamında büyük ilaç üreticilerinin dikkatini çeken Türkiye’ye giren firmalardan biri de Japon ilaç şirketi Daiichi Sankyo. Mart 2008’de İstanbul’da ofis açan Daiichi Sankyo, Türkiye’de osteoporoz, kardiyoloji ve metabolizma alanlarını hedefliyor. Bu doğrultuda ilk girişimlerini gerçekleştiren firma, en son Merck’in kardiyoloji ve metabolizma alanında tanınmış dört ürününü daha bünyesine kattı. Firmanın kısa ve uzun vadeli hedefleri konusunda Daiichi Sankyo Türkiye Genel Müdürü İlker Özbay ile görüştük.

Önce sizi biraz tanıyabilir miyiz? Aslen tıp doktoruyum. Tıp fakültesinde okurken Sanofi’de tıbbi satış mümessili olarak ilaç sektörüne girdim. Mezun olduktan sonra da Sanofi’de çalışmaya devam ettim. Askerlik hizmetimi tamamlayıp döndükten sonra eğitim müdürlüğü, bölge satış müdürlüğü, ulusal satış müdürlüğü, satış ve pazarlama müdürlüğü gibi görevlerde çalıştım. En son Novartis’in onkoloji biriminde ulusal satış direktörüydüm. Orada Daiichi Sankyo ile tanıştık ve bu göreve geldim.

Temelde uzmanlığım satış ve pazarlamadır. Eğitim de ikinci uzmanlık alanım diyebilirim aslında. O görevin kapsamına insan kaynakları da dâhildi. 14 yıllık meslek hayatımda bütün kilit pozisyonlarda bir şekilde bulundum. İyi ki de bulunmuşum diyorum çünkü sıfırdan bir organizasyon kurmak, yapılanmasını tamamlamış bir şirkette müdürlük yapmaya benzemiyor. Burada kabloların düzenlenmesinden duvarların boyasına kadar birçok aşamaya bizzat dâhil oldum. Ekibimle birlikte çok emek harcadık firmanın organizasyonu için. Fakat çok kısa sürede, beklenildiğinden de kısa bir süre içerisinde büyük bir gelişme kaydettik. Avrupa’da yaptığımız plana göre, kağıt üzerinde, bu aylar itibariyle 25-30 kişi ile çalışıyor olmamız lazımdı ancak şu anda sayımız 60-65’e ulaştı.

Bu hızlı büyüme sonucunda ofisimizi de  beklenilenden 5-6 ay önce taşımaya karar verdik. Bu da tabii yeni bir heyecan verdi bana ve ekibime. Amacımız sistemi mükemmel bir şekilde kurmak ve işlemesini sağlamak.

Firmanız Türkiye’de yeni… Türkiye’ye girme sürecinden bahseder misiniz? Bir Japon firması neden Türkiye pazarını tercih etti? Daiichi Sankyo’nun Türkiye’ye girme düşüncesi aslında üç sene öncesine dayanıyor. Daiichi Sankyo, dünyadaki ilk 15 pazarda yer alan ülkelerde bulunmayı planlıyor.

Firmanın Daiichi Sankyo adıyla kurulması 2005 yılında oldu. Ondan önce Daiichi ve Sankyo adında iki firma halinde, yaklaşık 110 yıldır faaliyetlerini sürdürüyorlardı. Türkiye’deki pazar fırsatları ve gelişme potansiyeli, Daiichi Sankyo’nun bu pazarı tercih etmesinin öncelikli sebebidir.

Firmanın Türkiye pazarına girmesi Mart 2008’de gerçekleşti. İlk şirket Almanya’da kurulduktan sonra Türkiye şubesi açıldı. Biz de Mayıs’ta, Lilly ilaç firmasının ürünü olan Evista’yı satın alarak burada çalışmaya başladık. O şirketten bir ekip aramıza katıldı. Daha sonra o ekibin üzerine eleman alarak büyümeye başladık. En son geçen ay Merck Serono’nun Merck bölümünün bazı ürünlerini satın aldık. Oradan da bir ekip aramıza katıldı ve biz de bu ekibin üzerine yeni kişiler ekleyerek ekibin sayısını artırdık. Şu anda 65 kişiyle faaliyet gösteriyoruz.

Şu andaki Türkiye organizasyonu hakkında bilgi alabilir miyiz? İstihdam ve yapılanma açısından 2009 için neler planlanıyor? Sahada 60 kişilik bir ekibimiz var şu anda. Hâlihazırda bu ekibi büyütmeye yönelik çalışmalarımıza yoğunlaştık. İki ay içinde ekip yaklaşık 90 kişi olacak. Ondan sonraki hedefimiz ise 150 kişilik bir saha ekibi kurmak. Finans, medikal, ruhsat, insan kaynakları departmanlarımız önümüzdeki iki ay içerisinde oluşturulacak.

Merck’ten aldığınız ürünlerle ilgili anlaşmanın boyutları nedir? Bundan sonraki aşama ne olacak? Dört ürün satın aldık Merck’ten: Glukophage, Concor, Glucovance ve Lodoz. Daiichi Sankyo olarak kardiyoloji ve metabolizma alanlarına ağırlık veriyoruz ve vereceğiz. Zaten Merck’in o bölümünü almamızın altında da bu stratejik hedef yatıyor. Bunun yanı sıra 2010 Nisan ayında ve 2011’in başında iki büyük ürünümüz Türkiye pazarına girecek. 2010’daki kardiyoloji alanında bir antihipertansif, diğeri ise antidiyabetik. İkisi de çok büyük ürünler. Bu anlaşma pazara biraz erken girmek için attığımız, diğer iki ürün açısından da hazırlık amacı taşıyan güzel bir adım… Daiichi Sankyo’nun Türkiye pazarında uzun vadeli birinci hedefinin, kardiyoloji ve metabolizmada ilk 15 firma arasına girmek olduğunu söyleyebilirim.

Türkiye’de Ar-Ge çalışması yapılacak mı? Daiichi Sankyo bir Ar-Ge firmasıdır. Dolayısıyla Ar-Ge faaliyetlerini yürütebileceği ortamların mevcut olduğu ülkelerde bu faaliyetleri yürütmektedir ve yürütmeye de devam edecektir. Türkiye özeline baktığımızda gördüğümüz o ki birçok firmanın Ar-Ge çalışması Türkiye’de yapılamıyor. Dünyadaki ilaç sektöründe Ar-Ge bütçelerinin Avrupa’da İrlanda’ya, Uzakdoğu’da Çin ve Singapur’a kaydığını görüyoruz. Ar-Ge faaliyetlerinin Türkiye’de yapılmaması için hiçbir sebep yok ama her şey daha önce de belirttiğim gibi ortamın uygun olmasıyla alakalı. Ar-Ge yapılan ülkelere baktığımızda Ar-Ge için özel teşvikler verildiğini, vergi indirimleri yapıldığını ve işleyiş açısından her türlü kolaylığın sağlandığını görüyoruz. 

Kardiyoloji alanında pazarın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Kardiyoloji, Türkiye’de önemli pazarlardan bir tanesi… Özellikle de bizim içine gireceğimiz antihipertansifler, şu an Türkiye pazar sıralamasına baktığımızda üçüncü sırada yer alıyor. Dünya potansiyeli bakımından da kardiyoloji büyük bir pazar… Çift haneli büyüme kaydediyor ve önümüzdeki yıllarda da bu büyüme aynı şekilde devam edecek.

Dünya trendlerine bakacak olursanız temelde iki pazara yatırım yapılıyor. Biri onkoloji, diğeri de kardiyoloji… Türkiye’de örneğin, nüfus bazında sayısı en çok artan yaş grubu 45-64 yaş arası. Eskiden daha ziyade genç nüfusta artış oluyordu. Ama artık biliyorsunuz ülke olarak Avrupa standartlarına yaklaştık. Yaşam süresi uzadı. Hayat şartları sağlık anlamında daha iyiye gitti. Özellikle bu yaş grubundaki birey sayısının artması, kronik hastalıkların artması demek. Bunlar arasında da en çok kardiyolojik hastalıklar artıyor. Sigara içenlerin sayısının giderek artması da kardiyolojik hastalıklardaki artışın önemli bir nedeni.

Firma olarak orta ve uzun vadede, Türkiye’den yerel bir firma satın almayı düşünüyor musunuz? Evet, düşünüyoruz. Üretim tesisi, fabrikası olan, orta büyüklükte bir şirketi önümüzdeki yıllarda satın alabiliriz.

Türkiye ve dünya ilaç pazarı için 2008 nasıl bir yıldı? Kriz ortamının Türkiye ilaç sektörüne yansımaları 2009’da nasıl olur? 2008 aslında daha önceki senelere nazaran stabil, değişikliklerin az olduğu bir seneydi. Sektör, 2005’te başlayan sürece adapte oldu. Geri ödeme kuralları biliniyor artık; bir ürün için Sağlık Bakanlığı’na başvurduğunuzda, nasıl bir reaksiyon alacağınızı biliyorsunuz. Ekonomik krizin ilaç sektörünü etkileyip etkilemeyeceğine ilişkin hayli tartışma oldu ama yaşanan bu krizin global ilaç sektöründe çok büyük bir etkisi olmayacağına inanılıyor. Biz de Türkiye’de bunu görüyoruz. İlaç sektöründe bu ekonomik krizin şu an için büyük bir etkisi yok.

Dünyada satın almalar, şirket evlilikleri ve benzeri girişimler biraz duruldu ama ben bunu kişisel olarak büyük firmaların doygunluk sürecini tamamlamasına bağlıyorum. Şu anda orta ölçekli firmalar hareketli. Sanofi ve Aventis birleşti örneğin. Sanofi, Zentiva’yı aldı. Daiichi Sankyo, Ranbaxy’i satın aldı. Satın almalara baktığınızda orijinal ilaç üreticilerinin jenerik ilaç üreticilerini aldıklarını görüyoruz. Bunun nedeni de ABD ve Japonya’da özellikle jenerik pazarının inanılmaz bir büyüme göstermesi. Oralarda da orijinal ilaç üreticileri kendilerini korumak adına jenerik pazarına giriyorlar. Daiichi Sankyo’nun dünyanın dördüncü büyük jenerik firması Ranbaxy’i satın alması bir hafta önce tamamlandı. 5,6 milyar USD’lik çok büyük bir yatırım gerçekleştirdi firma.

Bunların dışında 2008’den zaten çok büyük bir beklenti yoktu. 2009’da ise Türkiye pazarı için şunu söyleyebilirim. Biliyorsunuz, Türkiye’de ilk kez ilaçlarda barkod sistemine gidiliyor. Ocak ayında bu uygulama başlayacaktı aslında ama ilk defa uygulanacak bir sistem olduğu için birçok firma henüz hazırlıklarını tamamlayamadı. O yüzden 2009’un Ekim ayına ertelendi bu sistem. İlaç sektörü, Türkiye’de, 2009’u bu sisteme hazırlamakla geçirecek. Bir de AB Biyobenzer Ürünler Skalası’nın Türkiye’ye uygulanması söz konusu. Bunun da 2009 yılı içinde uygulanması bekleniyor. Bunlar, ülke pazarı açısından büyük değişiklikler olacak.

Türkiye ilaç pazarı 2009’da büyümeye devam edecektir. IMS’nin yorumları da bu yönde. Yaptıkları detaylı çalışmalarda, pazarın 2009’da da iki haneli büyümesini sürdüreceğini belirtiyorlar.
 


SİZ DE YORUM YAPIN

Önceki yazıyı okuyun:
İlaca çift takip sistemi geliyor

İlaç kontrollerinde 2009 yılı itibariyle çift takip sistemine geçmeye hazırlanan Sağlık Bakanlığı, madde bağımlılığıyla mücadele ederken yolsuzlukların önüne geçmeyi de...

Kapat