Creasoup

Farmaskop - İlaç ve Sağlık Profesyonellerinin Dergisi

31 Aralık 2013, Salı 13:47

Kök hücre teknolojisine yatırım çağrısı

Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Kök Hücre Çalışma Grubu Eşyürütücüsü Prof. Dr. Bülent Zülfikar, kök hücre tedavisinde Türkiye’nin bilimsel anlamda bir gecikmesi olmadığını belirterek, “Gecikme bununla ilgili malzemelerde, koordinasyonda oldu. İhtiyaç duyulan malzemelerin tamamı yurtdışından ithal ediliyor, hepsi yüksek teknoloji ürünleri” dedi.

Zülfikar, kök hücre çalışmalarının ilk olarak kemik iliğindeki kök hücreden hareketle başladığını, Türkiye’de de 1985 yılında ilk kemik iliği nakillerinin GATA’da yapıldığını anımsattı.

İlerleyen zamanlarda kök hücrenin sadece kemik iliğinde olmadığının, yeni doğan bebeklerin kordon kanında da kök hücrelerin bulunduğunun ortaya çıktığını belirten Zülfikar, bu gelişmenin ardından kök hücre ile yapılacak hücresel tedaviler konusunun gündeme geldiğini anlattı.

Kök hücrenin öncelikle olarak çocuk ve yetişkin kanserlerinin tedavisinde kullanıldığını ifade eden Zülfikar, “Çok yüksek doz ilaçlar verilerek, kemoterapi ile kötü doku yok ediliyor. Bunun arkasından da yok olmuş kök hücrelerin vücutta getireceği eksikliği, enfeksiyon riskini azaltmak amacıyla sağlam kök hücreler hastaya naklediliyor. Bir anlamda kan naklinin daha gelişmişi kök hücre nakli üzerinden gitti. Ama zaman içinde kök hücrenin sadece bunun için değil nörolojik hastalıklarda örneğin alzheimerda, otizmde, daha önemlisi kalp yetmezliklerinin tedavisinde yüksek başarı sağlayacağı anlaşıldı” diye konuştu.

Malzemeler Türkiye’de üretilebilir

Türkiye’nin de tıp alanındaki bu gelişmeye anında adapte olduğunu anlatan Zülfikar, şunları kaydetti:

“Kök hücre tedavisi alanında Türkiye’nin bilimsel anlamda bir gecikmesi olmadı. Gecikme bununla ilgili malzemelerde, koordinasyonda oldu. İhtiyaç duyulan malzemelerin tamamı yurt dışından ithal ediliyor, hepsi yüksek teknoloji ürünleri. Örneğin 2000’li yıllarda kordon kanı saklama laboratuvarları fikri ortaya çıktı. Bunun için de bir bedel gerekiyordu. Bilimi etkileyen faktörlerden biri piyasadır. Bilim piyasanın ihtiyaçlarını, kamunun ihtiyaçlarını karşılar hale gelince o alana itibar artıyor. Türkiye kök hücre konusunda dünyayla bilgi düzeyinde eş değer giderken, ihtiyaç duyulan malzemelerin temini konusunda bu eş değerliliği söyleyemiyoruz.”

Hücre tedavisinde kullanılan malzemelerin rahatlıkla Türkiye’de de üretilebileceğine dikkati çeken Zülfikar, bu konuda iş adamlarıyla ilgili kurum ve enstitülerin iş birliği yapması gerektiğini vurguladı.

Zülfikar, laboratuvarlarda kullanılan ara malzemeler başta olmak üzere tüm ürünlerin ithal olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Kullanılan pek çok malzeme hassas ve yüksek teknoloji gerektiriyor. Bir zamanlar ülkemizde ameliyat eldiveni ve enjektör de üretilemiyordu. Öğrencilik yıllarımızda bunlara ulaşmak zordu. Ancak şu an çok kolay üretimi yapılabiliyor. Eğer iş adamları, kök hücre alanına girerlerse bu alanda üretim yapılabilecek çok fazla ürün var. Böylece kök hücre tedavisinin önündeki engellerden biri kalkmış olur. İş adamlarımız bu konuya kendileri hemen dahil olamayabilirler. Bu konudaki en büyük fon, TÜBİTAK’tan geliyor. TÜBİTAK, projeyi verdiği kişiye ön şartlar koyabilir. Mümkün olduğunca yerli malzeme kullanılması bunlardan biri olabilir. Öte yandan ülkemizdeki enstitüler, merkezler ve kurumlar iş adamlarımızla bir koordinasyon kurabilir.”