Creasoup

Farmaskop - İlaç ve Sağlık Profesyonellerinin Dergisi

17 Ağustos 2011, Çarşamba 13:50

Çocukların yüzde 20’si idrar kaçırma problemi yaşıyor

İstanbul Medipol Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Çiftçi, enürezis noktürna olarak isimlendirilen geceleri idrar kaçırma şikayetinin toplumun yüzde 15-20’sinde görülen bir hastalık olduğunu söyledi.

Toplumda çok sık olarak karşılaşılan bir durum olan enürezisin, kişinin idrarını istem dışı olarak kaçırması şeklinde tanımlanabileceğini belirten Dr. Mustafa Çiftçi, tıbbi açıdan idrar kaçırmanın gündüz, gece veya hem gündüz hem de gece idrar kaçırma başlıkları altında incelendiğini belirtti.

Medipol Hastanesi - Uzm. Dr. Mustafa ÇiftciSadece gündüz ve hem gündüz hem de gece idrar kaçırma şikayetinin daha sıklıkla ciddi bir soruna işaret edebileceğini hatırlatan Çiftçi,

"Bu nedenle gündüzleri idrar kaçırma şikayeti olan hastaların mutlaka bir çocuk hastalıkları hekimi takibinde tetkiklerinin yapılması önerilir. Yapılabilecek tetkikler arasında idrar tahlili, idrar kültürü, böbrek ve idrar yolları ultrasonografisi, sondalı işeme filmi olarak bilinen Voiding Sistoureterografisi, ilaçlı böbrek filmi olarak bilinen iv pyelografi ve işeme sırasında idrar akımını ölçen ürodinami yer almaktadır"

dedi.

5 yaşa kadar olan veya haftada 2 defadan az olan idrar kaçırmalarının sadece takip edildiğini ifade eden Çiftçi, şöyle devam etti:

"Eğer hasta idrarını hiç tutmamışsa birincil, en az 6 ay idrarını tutabildikten sonra kaçırmaya başlamışsa ikincil olarak adlandırılır. Birincil enürezis noktürna daha sık görülmektedir. İkincil enürezis noktürna ise daha sıklıkla bir altta yatan bir hastalığı işaret eder."

Enürezis noktürna nedenleri arasında ilk sırada ailevi yatkınlık geldiğini hatırlatan Çiftçi,

"Hastanın aile bireylerinin çocukluk çağında yüzde 80’e varan oranda enürezis noktürna görülür. Diğer nedenler arasında mesane kontrolünün yeterince olgunlaşmaması, idrar yolu enfeksiyonları, idrar yollarının yapısal anormallikleri, sinir sistemi anormallikleri, uyku bozuklukları, ailenin sosyokültürel düzeyinin düşük olması ve psikolojik etmenler sayılabilir"

dedi.

Enürezis noktürna tedavisinde ilaç kullanımından önce ilaçsız destek tedavileri denenmesi gerektiğini ifade eden Çiftçi,

"Tedavide ilk olarak hastanın sıvı alımı düzenlenir. Hastanın mesane kontrolünü artırmak için gün içinde alt bezi bağlamamak, mesane hacmini artırmak için idrarı geldiğinde hemen idrarını yapmayıp idrarını tutmaya çalışmasını sağlamak uygulanabilecek yöntemlerdir. Gece mesane kontrolünü sağlamak için çocuk uyuduktan 1 saat sonra uyandırılıp, uyanık halde idrar yapmaya götürülür. Eğer çocuğun yaşamını etkileyen psikolojik bir stres faktörü varsa, tedavi için öncelikle bu faktör ortadan kaldırılmalı ya da çocuk bunun üstesinden gelmesi için desteklenmelidir"

diye konuştu.

Çocuk psikiyatrisinin desteğinin alınması da bu dönemde düşünülebileceğini aktaran Çiftçi, şunları kaydetti:

"Tuvalet eğitimi uygularken çocuk idrar tuttuğu zamanlarda ödüllendirilmeli, idrarını kaçırdığında ise asla ağır bir şekilde cezalandırılmamalıdır. Enürezis noktürnası olan hasta için bir takvim oluşturulmalı kuru geçirdiği geceler için güneş, altını ıslattığı geceler için bulut çizdirilmeli, güneşler arttıkça çocuk ödüllendirilmelidir. Bir başka tedavi yöntemi de idrar alarm sistemleridir. Özel bir algılayıcı çocuğun iç çamaşırının içine veya yatağına yerleştirilir ve bir alarma bağlanır. Bu sistemin başarılı olabilmesi için 3-6 ay kadar kullanılması gerekir. Alarm sayesinde çocuk idrarını yapma aşamasında uyanmayı öğrenir. Tüm bu ilaçsız tedavilerin hiçbir yan etkisi olmadığı için birlikte kullanılabilir. İlaçsız tedaviler aile tarafından ciddiyetle uygulanırsa başarı oranı yüzde 80-90’a kadar çıkabilmektedir."

Uzmanı Dr. Mustafa Çiftçi, ailelerin enürezis noktürnanın çok yüksek oranda düzelebilen bir hastalık olduğu konusunda bilgilendirilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.


SİZ DE YORUM YAPIN

Önceki yazıyı okuyun:
Kanserden korunmak için 10 yılda bir yapılması gerekenler

Kanser vakalarında erken teşhis ile tedavi ve hayatta kalma oranlarının yüksek olduğunu ifade eden Doç. Dr. Duygu Derin 20'li, 30'lu,...

Kapat