Creasoup

Farmaskop - İlaç ve Sağlık Profesyonellerinin Dergisi

12 Şubat 2009, Perşembe 16:19

Regüle pazarlarda etkin olacağız

Türkiye ilaç sektöründeki yerli ilaç üreticileri arasında FDA’dan bitmiş ürün onayı alan ve ABD’ye ilaç ihracatı yapan ilk firma Mustafa Nevzat olmuştu. Firma, geçtiğimiz yıl İngiltere’ye de ihracat yapmayı sağlayacak onayı MHRA’dan aldı. 2009 yılının ilk aylarında İngiltere’ye ilk ürünlerini gönderecek Mustafa Nevzat ilaç firmasının genel müdürü Levent Selamoğlu, yaptığımız söyleşide, hem şirket sahiplerinin bu vizyona verdikleri desteğin  hem de çalışanların özverili tutumlarının denetimi hayli zorlu geçen bu süreçlerin başarıyla sonuçlanmasında büyük bir payı olduğunu ifade etti. Selamoğlu, şirketin faaliyetleri hakkındaki diğer sorularımızı da yanıtlarken ekonomik durgunluk ve kriz ortamında girilen 2009 yılına ilişkin görüşlerini de açıkladı.

Mustafa Nevzat 2008 yılını nasıl kapattı? 2008 için yaptığımız bütçe hedeflerini tutturduk. Ekim-Kasım-Aralık aylarında dalgalanan kurdan dolayı büyük bir yara almamıza rağmen, 2008 bütçe hedeflerine ulaşarak kapattık yılı; bu açıdan memnunuz ama 2009’da ne olacak derseniz, açıkçası bilmiyoruz. Yaklaşık 60 bütçe senaryosu yaptık ancak bunlar arasından hangisinin bizim asıl bütçemiz olacağını seçmiş durumda değiliz. İçlerinden seçtiğimiz referans bütçelerin hangisinin asıl bütçemiz olacağına ekonomik duruma bağlı olarak karar vereceğiz.

2007 yılında FDA’dan bitmiş ürün onayı, geçtiğimiz yıl Ağustos ayında da İngiltere’den GMP Uyum Sertifikası aldınız. Bu süreçleri anlatır mısınız? 2006 yılının Kasım ayında denetimden geçtik ve 2007’nin Mayıs ayında da ilk bitmiş ürünümüzü ABD’ye gönderdik. İhracatımız o tarihten beri devam ediyor. 2008’de ABD ihracatımız yaklaşık üç milyon kutuya yaklaştı. 2007 Mayıs’ında ilk ürünümüz ABD pazarına girmişti; 2008’in Temmuz ayında ikinci ürünümüzü de pazara soktuk.

Hangi ürünlerdi bunlar? Enjektabl antibiyotikler. Zaten ABD pazarına tamamen enjektabl ürünlerle giriyoruz. İngiltere’ye de bir ürün müracaatımız vardı. 2008 yılının Ağustos ayında MHRA denetiminden geçtik. Bayramdan önce o ürünümüzün ruhsatı çıktı fakat ihracatını 2009 yılının ilk yarısı içerisinde yapabileceğiz.

Yurtdışına; ABD, AB gibi regüle pazarlara, ağırlıklı olarak enjektabl ürünlerle giriyoruz. Oral ürünlerde, yoğun bir Hindistan, Çin rekabetiyle mücadele etmek durumunda kalınıyor. Ülkemizin koşulları bu anlamda ne yazık ki bize çok fazla yardımcı olmuyor. Şu da var ki; bu durum oral ürünlerle pazara girmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. O yönde de projelerimiz var; ileride o tür ürünlerle de pazara girmeyi planlıyoruz. Oral ürünlerde ilk etapta katma değerli jenerikler üzerinde çalışıyoruz. O yönde yaptığımız birtakım Ar-Ge çalışmaları var; ortaya çıkacak ürünlerle ilgili ruhsat başvuruları yapacağız.

Süreci sormuştunuz. Bu işin süreci cesaret edip, o ülkelere gidip müşteri bulmakla başlıyor. Müşteri bulmadan ihracat yapma imkânınız yok. Müşteriye kendinizi iyi anlatmak, onun size inanmasını, güvenmesini, kalitenize itibar etmesini sağlamak önemli. Bunlar sağlandıktan sonra iş zaten rayına oturuyor. İzlenmesi gereken yol belli ve siz de o yoldan ilerliyorsunuz. Önce ruhsat müracaatı dosyasını hazırlıyorsunuz, sonra ülkenin bağlı olduğu otoriteye başvuruyorsunuz; zorlu bir denetim sürecini aştıktan sonra başarınız pazarın durumuna kalıyor. İngiltere de, ABD de zor pazarlar. Genel olarak Avrupa pazarı da öyle… Rekabetin yoğun, sürecin çok zorlu, koşulların ağır olduğu pazarlar bunlar. Biz de Mustafa Nevzat olarak, karınca kararınca bir şeyler yapmaya gayret ediyoruz. Şunu hiçbir şekilde atlamamak gerek; Mustafa Nevzat, bu tür girişimleriyle sektörde ciddi bir öncülük yapıyor. Bu öncülükte hem şirket sahiplerinin oluşan bu vizyona desteğinin hem de şirket çalışanlarının özverili katkıları var. Bu katkılar olmadan, bu iki önemli unsur bir araya gelmeden Mustafa Nevzat’ın ilerlemesi çok zor… Şirket sahiplerinin verdikleri destek, çalışanların fedakâr bir tutum içinde işlerini son derece mükemmel yapmaları nedeniyle her iki tarafa da gerçekten teşekkür borçluyum.

2008’de onkoloji alanında da çeşitli atılımlarınız oldu. Sırada ne var? 2008’de enjektabl onkolitik üretim tesisimizi kurma sürecini tamamladık. Üretim izni alma aşamasındayız. Sağlık Bakanlığı prosedürünü geçiyoruz şu anda. Pilot ve deneme üretimler de hâlihazırda yapılıyor. 2009 başından itibaren de ticari üretime başlamayı planlıyoruz. Bu alandaki ruhsat adedimizin 2009 yılı içerisinde çoğalmasını bekliyoruz çünkü şu anda Türkiye’de, ABD’de ve Avrupa’da yapılmış epey bir ruhsat müracaatımız var. Bu aşama tamamlanıp ürünler pazara girdikçe o tesisimizle hem yurtiçine hem de yurtdışına ürünler vermeye başlayacağız.

Firma, 2009’un ilk ayı itibariyle ihracatta ne durumda? Şu anda 28 ülkeye ihracat yapıyoruz; hedefimiz 2009’da bu sayısı 35’e çıkarmak. Bahsettiğim gibi, ilaç ihracatı başka bir ürün ihracatı gibi yapılmıyor. Bugün bir müşteriyle el sıkışsanız, iyimser ihtimalle ilacın pazara girmesi en az iki yıl sürüyor; daha erken olması mümkün değil. O yüzden ihracat rakamımızı ve ihracat yaptığımız pazar sayısını büyütmeyi arzu ediyoruz. Türkiye ilaç sektörünün uluslararası arenada ihracat yaparak ciddi bir başarı yakalayacağına inanıyoruz ve bunun gerçekleşmesi için de kendi adımıza elimizden gelen tüm çabayı gösteriyoruz, göstereceğiz. Tek pazara bağımlı olarak yaşamak, tek pazara bağımlı iş yapmak ilaçta, hele bir de eşdeğer ilaçta hiç olabilecek bir şey değil.

Yerli ilaç sanayinin Ar-Ge’ye bakışını nasıl yorumluyorsunuz? Mustafa Nevzat olarak sizin tavrınız nedir? Yaklaşık 40 kişilik bir Ar-Ge grubumuz var. Bu grup formülasyon ve analitik metot geliştirmesi yapıyor. Bu alanda Mustafa Nevzat zaten uzun yıllardır aktif bir firma. Avrupa farmakopesinde monografına katkıda bulunduğumuz ürünler var örneğin. Dolayısıyla geçmişten gelen bir tecrübemiz var. Ürün ya da formülasyon geliştirme konusunda da çok ciddi faaliyetler içerisindeyiz.

Ar-Ge teşvik politikalarını yakından takip ediyoruz; çeşitli teşvik mekanizmalarından da elimizden geldiği kadar yararlanmaya çalışıyoruz. TÜBİTAK TEYDEP projelerinden sağladığımız belli teşvikler var. Yeni çıkan Ar-Ge Yasası ve Ar-Ge Tebliği çerçevesinde yeni projeler üretiyoruz. Önümüzdeki yıl haliyle yatırımlara dikkat etmemiz gereken bir dönem olacak. Bu yüzden imkân bulursak o projelerimizi de gerçekleştireceğiz ama TÜBİTAK’ta yürüyen, başvurduğumuz ve başvuracağımız projelerimiz var. Bu anlamda katma değerli jeneriklere önem veriyoruz, çünkü Türkiye için de genel anlamda eşdeğer firmaları için de önemli bir yol ve aşama bence. Bu tür ürünler üretebilirseniz, kendinizi farklılaştırmak, rekabet ortamında kendinize daha iyi bir yer edinebilmek gibi avantajlar sağlayabilirsiniz. Bu alanda uluslararası işbirliğine girmeye yönelik çalışmalarımız var.

Bakın, önemli olan şu; yerli ilaç firmalarının Ar-Ge’ye bakışı son dönemlerde özellikle daha olumlu ve sıcak… Abdi İbrahim’in son girişimleri de bunun önemli bir göstergesi. Hemen hemen bütün yerli ilaç üreticileri veya yabancı sermayeli, Türkiye’de eşdeğer ilaç üreten firmalar bu anlamda ciddi faaliyet içindeler. Sonuçlar hemen alınmayacak elbette; zaman isteyen projeler bunlar. Düğmeye bugün bassanız, projenizin üretken hale gelmesi en az beş yıl alıyor ama bunları da yapmazsanız bir ilaç firması olarak geleceğe kalmanız mümkün değil.

Formülasyon geliştirmeye yönelik çalışmalar, muhtelif endikasyonlarda mı yoksa tek bir endikasyonda mı yoğunlaşıyor? Çeşitli endikasyonlar var ama Mustafa Nevzat olarak en büyük uzmanlık alanımız enjektabl ürünler. Enjektabl ürünler hem geliştirme hem de üretim anlamında diğer ürünlere göre daha sofistike, daha fazla teknoloji gerektiren ve daha fazla emek harcanan ürünler. 85 yıllık tarihimizle bu alanda en çok ürün üreten, en çok birikime sahip firmayız ve bu bilgi birikiminin üzerine bilgi ekleyerek ilerliyoruz. Şu anda sanırım Türkiye’de kendi laboratuvarından çıkan sadece o ürünleri satan tek firmayız. Lisanslı ürünümüz yok ama bu lisanslı ürün almayacağımız anlamına gelmiyor; çünkü bir ilaç firmasının her şeyi tek başına yapması mümkün değil. Ayrıca bitmiş ürünlerin yanı sıra hammadde de üreten bir firmayız. Bazı ürünlerimizde geliştirme işlemine hammaddeden başlıyoruz ve bitmiş ürün formülasyonlarımızı bu hammaddeden oluşturuyoruz. O yüzden mümkün olduğunca dikey bir entegrasyon içerisinde bulunmaya gayret ediyoruz ama dediğim gibi, ilaçta her şeyi kendi başınıza yapmak gibi bir durum yok. İyi bir lisanslı ürün karşısında gözümüz ve kulağımız kapalı olmayacaktır.

Kriz döneminde 2009’u, özellikle yerli ilaç firmaları açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? 2009, sadece ilaç sektörü değil tüm reel sektör için çok zor bir yıl olacak. İlaç ve Türkiye özelinde ise ilaç üreticilerinin en ciddi sorununun maliyette meydana gelen inanılmaz artışlar olduğunu söyleyebilirim. Biliyorsunuz, ilaç sektörü hammaddeden tutun da belli alanlardaki ambalaj malzemelerine kadar girdilerinin büyük bir kısmını ithal ediyor. Kur hareketleri bu yüzden bizi çok etkiliyor.

2008 yılında bizim gibi üretici firmalara yansıyan çok büyük girdi artışları oldu; elektrik ve doğalgaz fiyatları arttı. Çalışanlarımızın ücretlerini enflasyon oranında artırdık ama bunların hiçbirini ürün fiyatlarımıza yansıtamıyoruz. Fiyat kararnamesi çerçevesinde uygulamak zorunda olduğumuz kurallar var. Sağlık Bakanlığı veya devlet ilaç fiyatlarında gereken ayarlamaları yapmazsa ilaç endüstrisi 2009 yılını çok zorlanarak geçirecektir. Kötü kehanette bulunmak asla istemem ama bazı firmalar ortadan kalkabilir; kaotik bir durum oluşabilir. Şu an, gündeminizdeki en önemli konu nedir diye sorsanız, kararname doğrultusunda fiyat ayarlamalarının yapılması diyebilirim.

Mustafa Nevzat, 85 yıllık geçmişinde 1929 büyük buhranını, İkinci Dünya Savaşı’nı, Kore Savaşı’nı, Türkiye’deki üç askeri darbeyi, onlarca ekonomik krizi atlatmış bir firma. O yüzden yaşanmakta olan süreci de atlatacağımıza inanıyoruz.

Obama’nın ilk politikası eşdeğer ilaca teşvik oldu. Sizce, ekonomik durgunluk ve kriz ortamı söz konusuyken, Türkiye’deki politikalar ne yönde değişir? Bu politika dünyanın geneline yayılacak; yayılmak durumunda çünkü dünyanın neresinde olursa olsun hükümetlerin sağlık faturasını ödemek konusunda çok ciddi sıkıntıları var. Sağlık faturası tabirini özellikle kullanıyorum; ilaç bu fatura içindeki bir kalem sadece. Bunun yanında tedavi, teşhis, yatarak tedavi maliyeti ve benzeri birçok kalem var. Bu faturayı daha rasyonel bir hale getirmenin en önemli araçlarından biri de eşdeğer ilaç… Eşdeğer ilaca önem verildikçe, hükümetler ciddi kazanımlar sağlıyorlar. Bu ülkemizde de böyle oldu; 2004-2005 yıllarından itibaren Türkiye’de de eşdeğer ilaca önemli bir yönelim var.

Eşdeğer ilacı teşvik politikası ABD’de Obama ile başlamadı. Evvelce başlamış bir süreçti bu. FDA örneğin; internet sitesinde, garantisini onayladığım eşdeğer ilaçları rahatlıkla kullanabilirsiniz diyen reklamlar yapıyor. Fakat ABD pazarının dinamikleri ve mekanizmaları diğer pazarlara çok benzemiyor. Devletin en tepesinden bu tür bir teşviğin gelmesi, o pazarda mutlaka bazı noktalarda bazı süreçlerin daha hızlı geçmesine, daha etkin kaynak kullanımına sebep oluyor. Bu anlamda bizim gibi eşdeğer ilaç üreticileri için ciddi fırsat doğuyor. Hintli, Doğu Avrupalı, Türkiyeli firmalar için de aynı fırsat söz konusu… O yüzden bu tip politikalar, katma değerli jenerikler konusunda önemli bir atılım ve ilerleme sağlayabilir kanısındayım. Türkiye’deki firmaların Ar-Ge laboratuvarlarından çıkmış bir katma değerli jenerik, doğru zamanda pazara girilirse, girdiği pazarda çok ciddi bir fırsat yaratabilir. Bütün olay ABD’de gerek orijinal gerekse eşdeğer ilaç konusunda pazara erken girmek çünkü pazar orada da, burada da çok hızlı kalabalıklaşıyor. Sizin pazarda yalnız kalabilme süreniz üç-altı ay arasında değişiyor. Ardından da rekabet artıyor. İkinci önemli unsur ise pazara çok ürünle girmek… Kısa bir süre sonra pazara yeni ürün veremezseniz, grafiğiniz düşmeye başlıyor. O yüzden kendi laboratuvarınızdan, kendi kaynaklarınızdan peşpeşe yeni ürün çıkarabilmek çok önemli.

Umut ediyoruz ki 2009’da, ABD pazarında yalnız kalmaktan kurtulalım. Bunun için çaba gösteren firmalar olduğunu biliyoruz ve gerçekten 2009’dan bu açıdan çok umutluyuz. Bunu istiyoruz çünkü Hintli, Doğu Avrupalı firmalarla tek başına değil de birlikte mücadele etmek kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlayacak.

Mustafa Nevzat’ın önümüzdeki 10 yıllık vizyonu nedir? Bizim vizyonumuz, hep söylediğimiz gibi, Türkiye’de yakaladığımız başarı grafiğini dünya pazarlarında, tercihen regüle pazarlarda tekrar etmek; oralarda da oyuncu olmak. Çünkü kişisel kanaatimce Türkiye ilaç endüstrisi Hint, Çek Cumhuriyeti, Doğu Avrupa gibi yerlerin ilaç endüstrileri kadar başarı olabilecek her tür altyapıya sahip; insan kaynağı var, üretim teknolojisi var, üretim kaynağı var… Vizyonumuz da bu çerçevede Türkiye’de hem öncü hem de başarılı bir firma olmak.

10 yıl sonra nerede olmak istiyorsunuz diye sorarsanız; ihracatıyla iç pazar satışları birbirine denk, ismi anıldığında dünyada “Evet, bu bildiğimiz bir firma” denilen bir konumda olmak…

 


SİZ DE YORUM YAPIN

Önceki yazıyı okuyun:
Sanofi-aventis Zentiva’yı devralıyor

Zentiva Yönetim Kurulu, Sanofi-Aventis'in hisse başına 1.150 Çek Kuronluk teklifinin değerlendirilmesini tavsiye ettiğini açıkladı.

Kapat