Creasoup

Farmaskop - İlaç ve Sağlık Profesyonellerinin Dergisi

Farmaskop Ayın Konuğu
Prof. Dr. Ertuğrul Taşan İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı
Aralık 2008

Tüm Branşların Yolu Diyabette Kesişiyor

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde görev yapan İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Ertuğrul Taşan’a göre, Tip 2 diyabetin tedavisi için gerekli tüm olanaklara rağmen hedeflere ulaşma anlamında henüz sıkıntılar mevcut.

Prof. Dr. Taşan, hem diyabetik sayısını artıran hem de diyabet tedavisinde sonuç alınmasına engel olan bu durumun ancak bilinçlendirmeyle aşılacağını ifade ediyor. Diyabette basit bir şeker kontrolünün yetersiz olduğunu vurgulayan uzman, ayrıca günümüzde tokluk kan şekerini kontrol altına almanın da önemli bir problem haline gelmeye başladığının altını çiziyor.

Diyabet hastalığının son yıllarda artıyor olmasının sizce sebepleri nedir? Çevresel faktörler ve yaşam tarzı, diyabetin ortaya çıkışını daha çok belirler hale geldi. Yaşam süresinin uzaması, yüksek kalorili gıdalarla beslenme tarzıyla hareketsizlik artarken düzenli egzersiz yapılmaması ve elbette stres, diyabet hastalığının sürekli artmasına neden oluyor. Özellikle çocuklarda Tip 2 diyabet tanısının yaş sınırı düşmeye başladı. Çocuk obezitesinin artışı, Tip 2 diyabetin en önemli tetikleyici mekanizmalarından birini oluşturuyor. Reklamlarla yüksek kalorili gıdalar özendiriliyor; çocuklarımız artık genelde oturarak eğleniyor. Dolayısıyla son 20 yıl içerisinde, konuya ilişkin araştırmaların kapsamına yetişkinler kadar çocuklar da eklenmiş bulunuyor.

Genetik eğilimi de göz ardı etmemek gerek. Anne veya baba Tip 2 diyabete eğilimli ya da Tip 2 diyabetikse çocuğun da ileriki yaşlarda diyabetik olma riski artıyor. Ki çocuk erken yaşlarda çok hareketsiz hale gelirse ve kilo almaya başlarsa diyabetin ortaya çıkma yaşı da geriliyor. Eğer ailede böyle bir risk söz konusuysa önlem almak, çocuğu geleceğe hazırlamak şart. Öte yandan, diyabet üzerine yapılan tarama ve tetkikler arttıkça diyabet tanısı koymak daha da kolaylaşıyor.

Diyabetin kardiyovasküler hastalıklara nasıl bir etkisi var? Her 10 Tip 2 diyabet hastasının sekizi, kalp ve damar hastalıklarından dolayı ölüyor. Tip 2 diyabette sadece basit bir şeker kontrolü yeterli değil; hastanın kan şekerini regüle etseniz bile bu riskleri kontrol altına almamış olabilirsiniz. Zira toklukta şeker 140’ın üzerine çıkıyor olabilir, bu da gözden kaçabilir. Bunu ortaya çıkarmak için şeker takibinde mutlaka tokluk kan şekerine de bakılması lazım. Konuyla ilgili yapılmış araştırmaların da gösterdiği üzere; tokluk kan şekeri, Tip 2 diyabetin özellikle kalp-damar hastalıklarıyla ilgili komplikasyonlarıyla çok yakından alakalı.

Günümüzde tokluk kan şekerini kontrol altına almak önemli bir problem haline gelmeye başladı. Açlık ile tokluk arasında şeker miktarının yüksek olması, ortalama kan şekeri normal olsa bile kardiyovasküler riski artırıyor. Dolayısıyla ortalama kan şekerinin nasıl oluştuğunu iyi bilmek, ortalama kan şekerinde tokluk kan şekerinin yükünü mutlaka belirlemek lazım. Özellikle HbA1c’yi yedi buçuk hizasına gelinceye kadar esas belirleyen faktör tokluk kan şekeridir. Bu yüzden bugün Tip 2 diyabetin tedavisinde ve komplikasyonlarının takibinde HbA1c’yi takip etmek ve HbA1c’ye hangi şekerin katkıda bulunduğunu tespit etmek büyük önem arz ediyor. 

Prediyabet döneminde diyabeti engelleyebilmenin mümkün olacağına ilişkin araştırma sonuçları var. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Kesinlikle katılıyorum. Biliyorsunuz ki artık tıpta önleyici müdahaleler daha ön planda. Ancak bu müdahaleyi yapabilmek için öncelikle bu hastalığa eğilimli insanların tespit edilmesi gerekiyor.

Kişinin hiçbir şikâyeti olmayabilir; kan şekeri normaldir, kendini iyi hissetmektedir. Fakat bu risk altında olmadığı anlamına gelmez. Risk altında olmak elbette hastalığın mutlaka ortaya çıkacağını göstermez, ancak günün birinde diyabet gelişmesi olasıdır. Bunu ortaya çıkaran kriterlere bakacak olursak; birinci derecede akrabalarda diyabet hastalığının varlığı, bel çevresinin erkeklerde 102 cm ve üzeri, kadınlarda ise 88 cm ve üzerinde olması yani abdominal yağlanma, gebelikte diyabet, bebeğin 4 kg ve üzerinde doğması, iyi huylu kolesterolün düşük çıkması ve Polikistik Over Sendromu (PCOS) gibi hastalıklardır. Ancak bu riskli grupları tespit ederek diyabeti değiştirebiliriz.

Diyabete bütünlüklü bir yaklaşım ne gibi bir önem taşıyor? Diyabet bir ortak nokta, bir ekip işidir. Nefroloji uzmanı da diyabetle alakalı, çünkü diyabet böbrekleri etkiliyor. Son dönemde, böbrek hastalığının ve diyalizin en büyük nedeninin diyabet olduğu biliniyor. Körlüğe yol açtığı için göz doktoru da dâhil bu ekibe; ayrıca nöroloji ve kardiyolojinin de alanında. Tip 2 diyabet tanısı koyduğunuzda bu, koroner kalp hastalığı risk eşdeğeri olarak kabul ediliyor.

Diyabeti engellemek demek, bu hastalıkların riskini ciddi oranda azaltmak demektir. Tabii şekerin yükselmesinde psikolojik durumu da göz ardı etmemek lazım. Ağır stres altındaki kişilerin, depresyon hastalarının Tip 2 diyabete yakalanma riskleri çok yüksek. Öte yandan bu kronik bir hastalık; hastanın yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Bu ağır baskı sonucu depresyon gelişebiliyor. Ancak bu konuda yeteri kadar çalışma yapıldığını söylemek mümkün değil.

Diyabet tedavi edilmediği zaman pek çok ciddi soruna yol açıyor. Peki, sizce toplumumuz bu konuda yeteri kadar bilinçli mi? Böyle bir bilinç henüz yerleşmedi ne yazık ki. Tip 2 diyabetin tedavisini yapıyoruz ama hedeflere çok iyi ulaşabildiğimiz henüz söylenemez. Mesela kimi hastalar, kan şekerinin yüksek olduğunu belirtmemize rağmen kendilerini iyi hissettiklerini söyleyerek bunu görmezden geliyorlar. Hâlbuki çok basit müdahalelerle sakatlayıcı, öldürücü komplikasyonları engellemek mümkün. İşte bu bilinci yerleştirmek eğitimden geçiyor; insanların hem kendileri hem de yakınları için gerekli bilinç düzeyine sahip olması şart.

Konunun uzmanları olarak toplumdaki her bireye ulaşmamız ne yazık ki mümkün değil. Elbette bu noktada aile hekimlerinin birinci basamak eğitimlerine ayrı bir önem verilmeli. Zira bize yeni tanı konmuş diyabetik çok gelmez; hasta kalp krizi geçirmiştir, hipertansiyonu vardır, böbrekleri kötü bir durumdadır. Ne var ki aile hekimlerinin risk altındaki kişileri belirleyip gerekli taramaları yapmasıyla erkenden konuya müdahale edilebilir. Ki böyle bir bilinci yerleştirebilirsek dünyada diyabetik kalmaz.

 


SİZ DE YORUM YAPIN

Önceki yazıyı okuyun:
İlaç sektöründe satıcı olmak
İlaç Sektöründe Satıcı Olmak

Satıcının başarı için kendi içine ve özüne dönmesi, aynı zamanda da kendisine temelde şu soruları sorması gerekiyor: "Satış işi benim...

Kapat